20 Şubat 2012 Pazartesi

Ateş ve Suyun Aşkı


Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında,
sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hırçın ve coşkulu kayalara vuruşuna,
Yüreğindeki duruluğa.
Demiş ki suya:
“Gel sevdalım, hayatıma anlam veren mucizem ol”...
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa,
“Al” demiş;
“Yüreğim sana armağan”...
Sarılmış ateşle su birbirlerine,
Sıkıca ve kopmamacasına...
Zamanla su, buhar olmaya,
Ateş ise kül olmaya başlamış.
Ya kendisi yok olacakmış, ya da aşkı.
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi alıp gitmiş su uzak diyarlara.
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları.
Aramış suyu diyarlar boyu...
Günler boyu...
Geceler boyu.
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu.
Bakmış o duru gözlerine suyun,
Biraz kırgın, biraz hırçın!
Ve o an anlamış;
Aşkın bazen gitmek olduğunu,
Ama gitmenin yitirmek olmadığını!
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.
İşte o zamandan beridir ki:
Ateş sudan, su ateşten kaçar olmuş.
Ateşin yüreğini sadece su,
Suyun yüreğini de sadece ateş alır olmuş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder